5 Eylül 2009 Cumartesi

Röpörtaj

Milli maçtan sonra hemen sıcağı sıcağına yazmak istedim.Takıldığım konu şu muhabirlerin soruları oluyor.Maçtan önce veya maçtan sonra . Farketmez.Maçtan sonra yenildiysek sorular her zaman aynı :

"Evet,Tonguç.Bugün hepimiz üzgünüz.Sahada yapmak istediklerimizi yapamadık gibi geliyor bana.Sen ne düşünüyorsun bu konuda ?"

"Tonguç da şu an yanımızda . Evet kötü bir gece yaşadık.Bu mağlubiyeti neye bağlıyorsun.Yorgunmuydunuz ? Maça yeterince konsantre olamadınız mı ? Yoksa göt müsünüz ? "

"Malesef istemediğimiz bir mağlubiyet aldık.Peki sence hakettiğimiz bir mağlubiyet mi bu Tonguç ? Hea Tonguç !? "

Alışıldık Cevaplar:

"Tabiki maça iyi başlayamamanın verdiği bir telaş vardı.Golü erken bulsaydık ortalığın a.ına korduk.Ama malesef beklemediğimiz erken bir gol yedik.Kalecimiz Hüso hakkındaki suçlamalara katılmıyorum.Tamam kişilik olarak çok şerefsiz bir insan olabilir ama kaleciliği çok iyidir."

"Hocamızın bize verdiği görevi yerine getiremedik.Maçtan sonra soyunma odasında ölüm sessizliği vardı.Bundan sonraki maçları kazanacağımız adına ant içtik.Şeref sözü verdik ! Hocamızda saolsun verdikçe verdi gazı.Bu gazla dünya kupasını kaldıracağımıza eminim."

gibi gibi... Yenince tabi ortalık toz penbe oluyor.Herkesin ağzı kulaklarında.Oradan oraya uzatılan mikrofonlar,roportaj vermek için sıraya giren futbolcular...Gece saat 3 lere kadar süren televizyon yayınları.Hep dikkat etmişimdir.Yenilgiden sonra bir veya iki roportaj alınır sonra hemen yayın bitirilir.Yenince öyle mi ?! Hey yavrum hey ! Takımın masörüne kadar emeği geçen herkesle röpörtajın dibine vurulur.Mikrofonlar yorulur,insanlar yorulmaz.

Neyse artık. Önümüzdeki maçlara bakacağız.Buradan benim üzerimde emeği geçen tüm hocalarıma selamlar yolluyorum. Çav.

Hayırlı geceler.

Not:Gecenin alacakaranlığında Brezilya-Arjantin maçını izlemek bir başka zevkli olacak.

Güncelleme:Maradona adam değilmişsin ! Tüh yüzüne !

Dondurma

Yazın getirdiği en güzel tatlı.Tek mevsimlik aşk.Yazın dışarı çıkmak için en masum bahane.Kollestrolü düşük,doktorumuzun tavsiyesi dondurma.Yıllarca yalaya yalaya bitiremediniz.Yetmedi ısırdınız.Markalı olanların dibini bile yediniz.Oysaki en güzeli açık dondurmadır.

Dondurma dondurmadır ama bence tartışmanın boyutu büyük.Benim tarafım bellidir.Ben açık dondurmayı severim.İçinde ne olacağını kendim seçmeliyim.Arkadaşlarımız gibi.Sizin arkadaşlarınızı siz beraber yaşayarak , karakterlerini bilerek ve onları oldukları gibi severek " arkadaş " kategorisine alıyorsunuz.Açık dondurmayı bu şekilde nitelendiriyorum ben.Kapalı ve markalı olan dondurmalar bence tehlikelidir.Sizin önünüze süslenip püslenip bir insan konmuştur ve " Bu insan senin arkadaşın olacak ! " diye diretilmiştir.Bu benim düşüncem.

Kapalı dondurmada sevdiğim tek bir yön var.O da "Vakum" tekniği ile yemek."Ne len o ?! " dediğinizi biliyorum.Açıklayayım.Dondurmayı hafif üstünden tükettikten sonra külahın dibini ısırıyoruz.Hatırı sayılır bir boşluk oluşturduktan sonra külahın kıçından nefesinizin gücüne göre içimize içimize çekiyoruz dondurmayı.Tabi dondurmayı bu şekilde yerseniz külah elinizde dıpdızlak kalıyor.Olsun.Canımız saolsun diyip yolumuza devam ediyoruz.

Tabi açık dondurmada da karşı olduğum bazı durumlar var.Mesela o maraş dondurmacıları tam dayaklık.E abi koyuyorsun dondurmayı bir ton oynatıyosun.Yok aşağı çevirmeler yok yukarı kaldırmalar , boş külahı müşterinin elinde bırakmalar.Tamam çocukların bu oyunlar hoşuna gidiyor olabilir ama ergenlere yapma işte ! Adam orada sana maymun olmak için mi veriyor o parayı !? Hayır o değil kapacaksın elinden vuracaksın kafasına ! Yetenekli olsam parayı verirken aynı numaraları bende yapacağım .İlizyonist hesabı.Bilekten madeni para çıkarmalar filen.En sonunda şaklatacam "Nah !" diye . Ama inleyecek dört bir yan , bilekten çıkaracaksınız . Dondurmayı de vereceğim geriye! Alacağım montumu çıkıp gideceğim !

Dondurma cildi güzelleştiriyormuş.Ergenliğe yeni girenler bu lafım size.Böyle dedik diyede burun deliklerinizi doldurana kadar yemeyin şu dondurmayı . Efendi gibi yiyin.Sakin ve narin.

Hayırlı günler.

3 Eylül 2009 Perşembe

Yaz Mevsimi

Malumunuz yaz mevsimini geride bıraktık.Acısıyla tatlısıyla,deniziyle kumuyla,mayosuyla bikinisiyle hatta yakında bitecek olan Ramazanıyla koskoca üç ay geçti gitti.Bazen sıcak ve kurak, bazen soğuk ve motor bozdurucu havasıyla seveni olduu , nefret edeni olduuu.Yine de güzeldi.

Benim değinmek istediğim konu kumsaldaki boğuşmadır.Evet resmen bir boğuşma.Simitçisiyle kumrucusuyla insanıyla köpeğiyle adeta psikolojik bir savaştır deniz kenarlarında yaşanan.Adamı yorar,yaralar ama eve gittiğinde mışıl mışıl uyumasını sağlar.Tabi öğlen vakti güneşin altına girmediyseniz.

Sahil göründü ama sorunlar yeni başlıyor.Kumsala indiniz.Normal bir halk plajı.Yerinizi buldunuz ama mecburiyetten herkesle götgötesiniz.Hasırınız mutlaka olmalı ! Kuma girdiğinizde ilk yapacağınız iş hasırı altınıza sermek olmalı ! Yoksa zıplamaktan yorulursunuz.O sıcak kum ayağınızın altına verdimi 200 dereceyi , hangi ayağınızı kaldıracağınızı şaşırırsınız vallahi.Hasıra kıçınızı değdirdiğiniz an savaş başlıyor.



Bir kere hasıra uzandıktan sonra çok dikkat edin.Sürekli tetikte bulunun.Elinizde ufak bir havlu bulunsun.Şu yüzden. Ayağının altı pişmiş ve sanki denize giren ünlü olacakmış hissiyatında olan arkadaşlar var.Bu arkadaşlar deli dana savrukluğunda nereye bastığını görmeden deniz istikametinde koşuştururlar.Baktınız böyle freni patlamış geliyorlar hemen havluyla yüzümüzü örtüyoruz.Çünkü hatırı sayılır bir miktar kumla üstünüz örtülmek üzere.

Yanınızda en az bir adet görünüşü korku salan , iri yarı biri olsun.Şöyleki her plajda voleybol hatta futbol oynayan gençler olur.Eğer yazlığınız oralardaysa zaten bir zamandan sonra sürekli gördüğünüzden bazı simaların sadece top oynamak için doğduklarını anlarsınız.O adamlar gece 3 tede sabah 8 dede orada top oynamaktadır.Başka birşey yaparken göremezsiniz onları.Yine o anlardan birinde şut çekilir ve top vucudunuzun herhangi bir kısmında patlar.O anda bu iri yarı arkadaşlar olaya müdahele eder."Topunuz keserim!" tarzında davranışlar ve kötü sözlerle top geri verilir ve savaşın bu ayağı püskürtülmüş olur.

Benim anlayamadığım olayları peşpeşe sıralarsam ; bazen denizden çıkarken yanı başımda bir sevimli köpeğin denize girdiğini görürüm.Ilginçtir.Kimisi evinde beslemez hijyen bakımından.Acaba aynı kişiler , köpeği görünce , denize girmeden evine dönmüş müdürler ?.

Bir diğeri ; denize işemek. Uzatmayacağım bu konuyu. Keşke köpekbalıkları kana değilde çişe gelselerdi. O zaman görürdük .

Yazın getirdiği bu en güzel karmaşa içinde yaz meyveleri sebzeleri , ülkemizin turist sayısındaki artış düşüş,futboldaki transfer sezonu ikinci planda kalır bence.Yaz , suyu getirir.Su ise meşguliyeti.Ben hep yaz geldiğinde kışın o kalın kalın kazakları nasıl giydiğimizi düşünüp patlarım.Salak bir huy.Bu düşünce tarzı kış gelincede yaşanır bende."Götün yiyosa yatsana bu soğukta baksırla" tarzında.

Yaprak dökümünde kardeşlerin aynı adamın üstüne atlamadığı güzel bir sonbahar dilerim herkese.Hayırlı günler.

2 Eylül 2009 Çarşamba

Habercilik


Türkiye'de habercilik zor.Çalışan emekçilerin yapacak bir şeyi yok.Bazen "yuh!" dedirttiren haberlerin ve olayların , bu emekçi takımının emir kulu olma özelliğinden kaynaklandığını biliyorum.Biliyorumki maaşı ödeyenin borusu çalışıyor.O yüzden bize , emekçilere bok atmadan , sadece gülmek ve eğlenmek kalıyor.

Geçenlerde büyük gazetenin birinde "Bisiklet Çalındı!" haberi gördüm mesela.Haber niteliği taşıyan,takibi zor bir haber.Yapana helal olsun."Komşusunun yemeğini yedi ! " , " 22. kattan düştü , öldü ! " (ölmeseymiş birde :) , "Topu kaybolan çocuk , oynayamadan evine geri döndü ! " . Gibi gibi...
İşin vahim kısımlarıda var tabi. Allah göstermesin, kimsenin başına varmesin.Çok büyük bir kaza yaşanıyor otoyolun birinde.Haberciler hemen doluşuyor.Ambulans her zamanki gibi ortalıkta yok.Ana baba günü.Herkes bilinçli bilinçsiz yaralılara müdahalede bulunuyor.Haberciler ise işin haber boyutunda.Yerde kan revan içinde yatan adama mikrofon uzatıyorlar:

"Efendim kendinizi nasıl hissediyorsunuz bir ağrınız sızınız var mı ? "
"Iııh..."
"Evet,sevgili seyirciler sizinde anlayacağınız gibi olayın şokunu hala atlatmış değil ! Peki kaza esnasında ne ile meşguldunuz ?"
"Iı.."
"Ambulans yok mu arkadaşlar ! " ( Vatandaşlık görevini yapıyor sözde artis :) "Ee evet işte araba kullanılmaz hale gelmiş.Vatandaşlar her zamanki gibi bilinçsizce müdahalede bulunuyor ! "

Sanki senin yaptığın çok güzel ! Adam en azından kurtarmaya çalışıyor.Sen orada boynu kırılmış adamı konuşturmaya çalışıyorsun be adam ! Emir kulu işte ... Birde bu kaza konusunda Reha abimizin bir sorusu vardır ki o çok bombadır.

"Kamyon üzerinize doğru gelirken siz aracın içindemiydiniz efendim ?! "

Yok aracın yanında koşuyormuş adam . Usain Bolt muş hatta . Töbe töbe ya.


Birde tabi artık klasikleşen habercilik varki o da genelde bayram ve seyran girişlerinde yapılır;"İftarda neler yenir neler içilir !? " " Osursak orucumuz bozulur mu ?" "Kurban nasıl kesilir ?" "30 Ağustos töreninde Genelkurmay başkanı ... " "23 Nisan çocukların bayramıymış .."
Klasik magazin ;
"Şu ünlümüz bu kadar kilo verdi ! " Bu ünlü şu ünlüyle evlendi 10 saat sonra boşandı " " Ve Bu ünlümüz açıkladı : Elma bir meyvedir , yiyin ! " "Şu ünlümüz çorbacıda alem yaparken yakalandı ! "

Yokluktan yapılan haberleri izleyenler var mıdır bilmiyorum ama bence hevesle haber izlemek isteyenlere tavsiyem ilk yarım saati izleyip kapatmalarıdır.Çünkü ondan sonrası fasa fiso
Habere inanmayın habersiz kalmayın . Hayırlı günler.

Not:3 günlük aradan sonra tekrar blogumda işkembeden sallamaktayım.Hayat zor...
Related Posts with Thumbnails